2010 yılı ramazan ayı gönlünüzce geçsin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2010 yılı ramazan ayı gönlünüzce geçsin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2010 Perşembe

Mükemmel pide olur ama mükemmel insan olmaz


Rahmetli babam mükemmeliyetçi bir insandı. Ben hariç hayattaki bir çok şeyi de mükemmel yapmayı başardı sanırım. Söz konusu bensem ne yazık ki adım hıdır, elimden gelen budurla yetinmek zorunda kaldı. Gerçi başarılarımla hep övündü ama asla onun istediği mükemmeliyette bir insan olamadım. Allah affetsin.

Her sene Ramazan ayı olduğunda sevinç olduğu kadar biraz da korku hakim olurdu bizim evde. Çünkü babam sigara tiryakisiydi ve birkaç kez denemesine rağmen sigarayı bırakamamıştı. Gerçi yine bir ramazan vesilesi ile sigarayı bırakmak nasip oldu kendisine ama sigara içemediği için iftar sofrasındayken ezan okunup o ilk sigarasından bir nefes alana kadar tetikte dururduk. Çünkü sinir katsayısı oldukça yüksekti.

Sağolsun soframızda hiçbir şeyi eksik etmezdi. Elinden geldiğince herşeyin en iyisini kordu önümüze. Babam biraz fazla mükemmeliyetçi olunca evde küçük kazalarda yaşanmıyor değildi tabi ki. Manavdan alınmış domatesler az çürük olduğunda gidip manava değiştirmezsem beni eve almak istemezdi örneğin. Aynı şekilde pide kuyruğunda bekleyip, babamın ısmarladığı ÖZEL pidemizi alıp eve getirmem gerekirdi. Pideyi beğenmediğinde ise fırça yemem yüzde binbeşyüz garantiydi.

Çocukluğumda yaşadığım her an gibi Ramazanlar'da biraz bu mükemmellik beklentisi yüzünden yeterince güzel geçmedi açıkçası. Sevgisinden asla şüphe duymamama rağmen, pek aramın iyi olmadığı babamın bu huyu yüzünden (ergenlikten sonra şekillenen hayatımda) mükemmellikten ve mükemmellik beklentili insanlardan özellikle kaçtım. Sıradan olmamama rağmen elimden geldiğince sıradan görünüp, yaşamaya gayret ettim. Ancak yine de nedense mükemmellik beklentisi yüksek insanlar hep gelip, buldu beni.

Onlarla ilişkilerimde hep başarısız oldum. Rahmetli babamda pek görmedim ama mükemmellik beklentisi  yüksek olan insanların çok temel bir sorunu vardı. Kendilerini asla hatalı görmüyorlardı. Onlara bu hataları göstermeye kalktığınızda da kavga ve gerilim kaçınılmaz oluyordu. Bir çeşit nefsini ilah görme durumu sözkonusuydu. Oysa insan oğlu hatalarıyla insandı. Pişmanlıklarıyla ve tevbesiyle insandı.

Şeytan ayrıntıda gizlidir derler. En kendinize güvendiğiniz yerden yakalar sizi. Öyle sinsi bir pusu kurar ki, nasıl sırtınızın yere gelip yenildiğinizi de bilemezsiniz. O yüzden insana düşen, nasıl hatalı ve kusurlu bir kul olduğunu bilip, tevbe kapısında nöbet beklemektir. Tabi ki insan-ı kamil yolculuğunda yol almaya da gayret ederek, ancak kendini asla insan-ı kamil görmeden. Kendi fikrini kendine put yapmadan...

Babamı kaybedeli yıllar oldu, o gün bugün bizim eve mükemmel pide girmiyor. Pazardan domates aldığımda içine bir iki tane çürük atıyorlar. Sesimi bile çıkarmıyorum. Hala iyi bir otomobil şöförü değilim. Hala hayatta eksik, hatalı ve kusurlu yönlerim var. Hala mükemmeliyetçi ve kendini kusursuz gören insanlarla anlaşamıyorum ve ben hala babamı çok seviyor ve çok özlüyorum ama mükemmel pideyi asla....